Kuantum teknolojisinin hızla gelişmesi, kripto para ekosisteminde uzun süredir konuşulan ama şimdiye dek uzakta görülen bir tehdidi yeniden gündeme taşıdı: Bitcoin’in kriptografik güvenliği gerçekten kırılabilir mi? Kaybolduğu düşünülen milyonlarca Bitcoin, kuantum bilgisayarlar sayesinde tekrar erişilebilir hale gelebilir mi? Son gelişmeler bu soruları hem teknik hem de etik açıdan ciddi biçimde masaya yatırıyor.
Kuantum teknolojisi nedir ve Bitcoin'i neden ilgilendiriyor?
Kuantum teknolojisi, atom ve atom altı parçacıkların davranışlarını inceleyen kuantum fiziğine dayanıyor ve klasik bilgisayarların yıllar sürecek işlemlerini saniyeler içinde tamamlayabilen, çok daha güçlü bilgisayarların inşasına imkân tanıyor. Google’ın geliştirdiği “Willow” adlı kuantum çipi işlem sürelerini dramatik şekilde azaltırken, kriptografik algoritmaları da çözebilme potansiyeline sahip.
Bitcoin ve birçok kripto para ağı, Elliptic Curve Digital Signature Algorithm (ECDSA) adlı bir şifreleme sistemi ile ilerliyor. Bu sistemin güvenliği, klasik bilgisayarlarla çözülmesi imkansız olan bir matematiksel problem olan eliptik eğri ayrık logaritma problemine dayanıyor. Kuantum bilgisayarlar ise 1994 yılında Peter Shor tarafından geliştirilen “Shor algoritması” sayesinde bu problemi çözebilir hale geliyor. Bu algoritma, bir kamu anahtarından özel anahtar türetme sürecini muazzam hızlandırabiliyor.
Bitcoin cüzdanları ve kamu anahtarı tehlikesi
Bitcoin cüzdanları, kamu ve özel anahtar çiftleriyle korunur. Kullanıcılar işlemlerinde genellikle kamu anahtarını kullanır. Bu kamu anahtarı bir kez açığa çıktığında, kuantum bilgisayarların ilerlemesiyle özel anahtara ulaşma riski doğar. Özellikle pay-to-public-key (P2PK) adresleri ve tekrar kullanılan adresler (P2PKH), bu saldırılara daha açıktır.
Şu anda dolaşımdaki Bitcoin’lerin yaklaşık %25’i bu tür savunmasız adreslerde tutuluyor. Adresin tekrar kullanımı, kamu anahtarlarının açıkta kalmasına neden oluyor ve bu da kuantum hesaplamaya karşı savunmasız bir yüzey yaratıyor. Bu nedenle, kullanıcıların işlem başına yeni bir adres kullanması ve Taproot ile SegWit destekli cüzdanları tercih etmesi öneriliyor.
Ayrıca, “adres zehirleme” gibi yeni dolandırıcılık yöntemleri de kullanıcıları tehdit ediyor. Bu yöntemde dolandırıcılar, cüzdan geçmişine sahte adresler ekleyerek kurbanın yanlış adresi seçmesini sağlıyor.
Kaybolan Bitcoin’ler geri dönebilir mi?
Analistlere göre 2.3 milyon ile 3.7 milyon arasında Bitcoin kalıcı olarak kaybolmuş durumda. Bu Bitcoin'ler genellikle cüzdanların özel anahtarlarına erişilemediği için yıllardır hareket ettirilemedi ama kuantum bilgisayarlar bu cüzdanlardaki özel anahtarları çözebilir hale geldiğinde, bu varlıklar yeniden dolaşıma girebilir.
Örneğin Satoshi Nakamoto’ya ait olduğu tahmin edilen yaklaşık 1 milyon Bitcoin’in bulunduğu cüzdanlar, P2PK adres biçiminde ve bugüne kadar hiç harcama yapılmadığı için yüksek risk altında. Bu cüzdanların açılması, hem piyasa arzını artırabilir hem de Bitcoin’in en temel değeri olan “kıtlık” ilkesini zedeleyebilir.
Bu senaryo hem ekonomik hem de etik tartışmalara yol açıyor. Bazı uzmanlar bu coinlerin geri kazanılması hâlinde yakılması gerektiğini savunurken, bazıları ise yeniden dağıtılmasıyla servet eşitliği sağlanabileceğini düşünüyor.
Düzenleyici kurumlar ve endişeler artıyor
Mayıs 2025’te BlackRock, iShares Bitcoin Trust (IBIT) başvurusuna kuantum bilgisayarların Bitcoin’in uzun vadeli güvenliği için tehdit oluşturabileceğine dair bir uyarı ekledi. Bu uyarı, kripto yatırımcılarının konuya daha fazla dikkat etmesi gerektiğini ortaya koyuyor.
Öte yandan Michael Saylor ve Adam Back gibi önde gelen isimler bu tehdidin henüz pratik olmadığını, çünkü bu tür kuantum donanımlarının gelişmesinin on yıllar sürebileceğini savunuyor. Yine de Bitcoin geliştiricileri olası risklere karşı şimdiden çalışmalara başlamış durumda.
Bitcoin'in kuantum direncini artırmak için yeni çözümler
2025 başında geliştirici Agustin Cruz tarafından sunulan Quantum-Resistant Asset Mapping Protocol (QRAMP), Bitcoin’i kuantum risklerine karşı korumayı amaçlıyor. Bu protokol aynı zamanda Bitcoin’in diğer blok zincirlerle çapraz uyumluluğunu artırarak daha fazla kullanım senaryosunun önünü açmayı hedefliyor.
Kuantuma dayanıklı yeni kriptografi teknikleri, ağın güvenliğini sağlamlaştırırken aynı zamanda daha ölçeklenebilir, hacklenemez ve kullanıcı dostu çözümler sunabilir. Bu teknolojiler, yalnızca savunma değil, aynı zamanda ilerleme anlamına da gelebilir.