İklim değişikliği dünyadaki en büyük krizlerden biri olarak görülmekte ve her geçen gün ciddiyetini arttırmaktadır. Bilim her gün yeni bir araştırmada iklim değişikliğinin karada, denizde ve havadaki olumsuz etkilerini kanıtları ile birlikte ortaya koymaktadır.
Yeşilin desteklenmesi ve sera gazı emisyonlarının azaltılması için mevcut vergi sisteminin ve politikalarının gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ülkeler strateji belgelerinde toplumlarını ve ekonomilerini daha sürdürülebilir ve çevre dostu hale getirmek için yeşil vergilerin (çevre vergilerinin) rolünü vurgulamalıdır. Avrupa Komisyonu, Avrupa’yı 2050 yılına kadar ilk karbonsuz kıta yapmak için iddialı hedefler belirlemiştir. Bu kapsamda 2030 yılına kadar sera gazı emisyonlarını 1990 seviyelerine kıyasla %55 oranında azaltmayı planlamaktadır. Çevre vergileri bu planlamaya katkıda bulunmaya ve hedeflerin tutturulmasına yardımcı olmaktadır. Sera gazı emisyonların azaltmayı öncelemek için ulusal vergi sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerekmektedir. Günümüzde yeşil bir dünya için çevre vergileri daha fazla kullanılan araçlardır.
Çevre ekonomistleri arasında vergilerin etkili bir “karbonsuzlaştırma” stratejisi için vazgeçilmez bir araç olduğu konusunda geniş bir uzlaşı söz konusudur. Bununla birlikte, iklim değişikliğinin kendine has özellikleri, iklim değişikliği için münhasır çözüm olarak karbon vergileri perspektifinin genişletilmesini gerektirmektedir. Bu nedenle karbon vergilerinin daha geniş bir politika paketine entegre edilmesi gerekmektedir.
Türkiye’de, sera gazı emisyonlarını etkin bir şekilde azaltmaya yönelik çabaları artırmak için bir dizi somut mali politika tavsiyesi tanımlamaktır. Sera gazı emisyonlarını hedefleyen bireyleri ve/veya şirketleri daha sürdürülebilir veya iklim açısından nötr davranışlara doğru değiştirmeye teşvik eden vergi önlemlerinin haritasını çıkarmayı hedeflemek gerekmektedir. Türkiye, sera gazı emisyonlarını azaltmayı amaçlayan vergilerin etkili, verimli, adil ve ekonomik ve politik olarak uygulanabilir olmasını sağlamak için ulusal stratejisini geliştirmeyi desteklemektir.
Küresel ısınma iklimi değiştiren geleceğin en önemli sorunlarından biridir. İklimin değişmesi ise tüm canlıları ve onların yaşam tarzlarını etkilemektedir. Değişen iklimin sonuçlarına insanoğlunun katlanamayacağı bir noktaya gelmesi senaryosu hiç de hafife alınmayacak bir konudur. Konunun çözümü ulus devletlerin yanı sıra bölgesel ve uluslararası kurum ve kuruluşların da faaliyetlerini gerekli kılmaktadır. İklim değişikliğinin ana itici gücü karbon emisyonlarıdır ve bu değişikliğin olumsuz etkileri kontrol altına alınmalı, uluslararası olarak belirlenmiş hedeflere ulaşmak için mutlak olarak azaltılmalıdır. Bu hususta AB, Avrupa Yeşil Anlaşması ve Avrupa Komisyonu tarafından Avrupa’nın 2030 iklim hedefi sera gazı emisyonlarını % 55 oranında azaltmak ve 2050 yılına kadar nötr karbona sahip bir kıta olmaktır. Böylelikle küresel ısınma ideal derece olan 1,5 santigrat ile sınırlandırabilecektir. Bu ölçünün küresel ısınmayla ilişkili maliyetleri ve riskleri azaltacağı öngörülmektedir.
Türkiye’de 16 Temmuz 2021’de yayımlanan Yeşil Mutabakat Eylem Planı Genelgesi ve 7 Ekim 2021 tarihinde yürürlüğe giren Paris Anlaşmasıyla iklim değişikliğini ve doğurabileceği olumsuz sonuçları önlemek ve gidermek önemli bir gündem maddesi haline gelmiştir. Bu kapsamda, iklim değişikliği neticesinde doğabilecek negatif dışsallıkların önlenmesi ve giderilmesi, mükelleflerin çevre dostu kararlar almaya teşvik edilmesi amacıyla karbon fiyatlandırması mekanizmalarının kurulması, vergiyle ilgili lüzumlu tedbirlerin alınması kaçınılmaz bir hal almıştır. Bu çerçevede, karbon vergisi ve emisyon ticaret sistemi alternatiflerini ülkemizin sosyal, ekonomik ve mali yapısını dikkate almak, iklim değişimi tehdidi altında sürdürülebilir bir büyümeyi, nesiller arası adaleti ve sağlıklı vergi gelirlerini garanti altına alabilecek çevre vergilemesi uygulamaları önem taşımaktadır.
Çevreye zararlı faaliyetleri fiyatlandırmayı amaçlayan çevre vergileri, çevresel ekonomide (Örn. Bu amaca, neden olunan marjinal sosyal zarar üzerinden vergi oranı belirlenerek negatif dışsallıklara bir fiyat konarak ulaşılmaktadır. Piyasa fiyatlarına dahil edilmeyen negatif dışsallıklarla başa çıkmak için vergileri kullanma temel fikri, ancak özel olarak çevreye odaklanmayan Pigou’ya (1920) dayanmaktadır. Pigouvian vergileri, genel olarak çevre vergileri ve özel olarak iklim değişikliği bağlamında karbon vergileri şeklinde piyasa temelli kilit bir araç olarak yer edinmiştir.
Çevre vergileri, vergi yükünün emekten kaynağa ve çevresel tüketime kaydırılmasıyla tekrar tekrar entegre edilir. Böyle bir vergi değişikliği, çevre kirliliğini azaltmanın yanı sıra, çevre vergilerinden elde edilen gelirleri diğer daha çarpık vergileri kaldırmak (veya azaltmak) için kullanarak olumlu ekonomik etkiler de getirdiğini savunan çift temettü hipotezine dayanmaktadırlar.
Kyoto protokolü sonrasında dünya çapında önem kazanan ve AB’de AB emisyon ticareti sistemi şeklinde uygulanan miktar bazlı enstrümanların aksine, karbon emisyonlarının miktarlarını düzenleyerek fiyat belirlemeyi amaçlayan çevre vergileri, miktarlarını etkilemek için çevreye zararlı faaliyetler (örneğin sera gazlarının emisyonu) için bir fiyat belirler. Fiyat ve miktara dayalı ekonomik araçlar arasındaki benzerlikler ve farklılıklar, karbon vergilerinin kabul edilebilirliğini destekleyen politik ekonomi argümanlarının yanı sıra karbon fiyatlandırması bağlamında da tartışılmaktadır.
Çevresel vergiler, enerji, ulaşım, kirlilik ve kaynaklar üzerindeki vergileri içerir. Enerji vergileri, petrol ve dizel gibi ulaşım için kullanılan enerji ürünleri ve elektriğin yanı sıra akaryakıt, doğal gaz, kömür ve ısınmada kullanılan elektrik gibi diğer amaçlar için kullanılan vergilerdir.
Çevre vergilendirme girişimleri, daha temiz enerjiye, daha sürdürülebilir endüstriye ve daha yeşil alışkanlıklara geçişi teşvik ederek çevre politikası hedeflerine ulaşmaya yardımcı olabilir. Sosyal maliyetler için bir fiyat belirleyerek, karar verme sürecini değiştirerek ve şirketler ve insanlar tarafından davranış değişikliklerini teşvik ederek, kaynak israfını ve çevreye verilen zararı azaltmaya yardımcı olabilir. Çevrenin vergilendirilmesi aynı zamanda sürdürülebilir büyümenin desteklenmesine, nesiller arası adaletin desteklenmesine ve vergi geliri seviyelerinin korunmasına yardımcı olurken, işgücü üzerindeki vergiler gibi daha çarpık diğer vergilerin kesilmesine izin verebilir.
Çevre politikalarının uygulama araçlarından biri çevre vergileri veya ticarete konu olan kirlilik izinleridir. Avrupa Komisyonu’nun Avrupa çapında bir enerji/CO2 vergisine ilişkin önerileri bulunmaktadır. Avrupa Komisyonu, CO2 emisyonları üzerine tamamen yeni bir vergi önermek yerine CO2 emisyonları ile enerji ürünleri (genellikle ara girdiler olan) üzerindeki mevcut vergiler yoluyla karbonun örtülü vergilendirilmesi arasındaki bağlantıyı kullanmıştır. Böylelikle bir çevre vergisi uygularken özel bir birim kurmamış, mevcut araçları kullanarak idari maliyetlerden önemli ölçüde tasarruf sağlamıştır (Carraro & Metcalf, 2000:91).
Vergilendirmenin odağı gelirden uzaklaşarak hava ve su kirliliği veya atık gibi çevresel kötülere doğru kaymaya başlamıştır. Böylesi bir yaklaşımın kapsayıcı büyümeye katkı yapabileceği değerlendirilmektedir. Günümüzde kirletenlerin kendi kirlilik maliyetlerini ödemediğini yani kirletmenin bir dereceye kadar “özgür” olduğunu görmekteyiz. Ekonomik toparlanmayı yeşile çevirmek, işgücü verilerini azaltmak ve daha düşük maliyetle ve daha adil bir şekilde daha iyi bir ortam sağlamak için birçok çevre vergisi örneği bulunmaktadır.
Vergiler:
Vergiler, bir hükümete yapılan herhangi bir zorunlu, karşılıksız ödeme olarak tanımlanır. Bu çalışma için odak noktası, çevreyle ilgili olduğu kabul edilen vergi matrahlarına, yani çevre üzerinde kanıtlanmış, belirli bir olumsuz etkisi olan bir vergi matrahına sahip vergilere uygulanan doğrudan ve dolaylı tedbirlere odaklanmaktadır.
Faydalı Vergi Teşvikleri:
Belirli bir süre için belirli bir faaliyette bulunmaya teşvik olarak sunulan, bir vergi borcundan indirim, istisna veya muafiyet olan vergi indirimleri olarak tanımlanmaktadır. Bu indirimler GHG emisyonlarını (İnsan faaliyetlerinden kaynaklanan sera gazı emisyonları/ Greenhouse gas emissions) azaltmaya yönelik davranışları teşvik eder.
Zararlı vergi teşvikleri:
OECD (tarafından çevreye zararlı sübvansiyonlar tanımına giren vergi teşviklerini içermektedir.