Kripto paralar başlangıçta finansal sistemin dışına çıkan bir devrimdi. “Kod kanundur” diyerek doğan bu sistem, bize merkeziyetsizliği, sansürsüzlüğü ve eşitliği vaat etti. Ama bugün geldiğimiz noktada başka bir gerçekle karşı karşıyayız: Bu gerçekten merkeziyetsiz bir sistem mi, yoksa dijital çağın yeni oligarşisi mi inşa ediliyor?
Bu yazı, zincirlerin sadece teknik yapısını değil, görünmeyen güç dinamiklerini masaya yatırıyor. Çünkü merkeziyetsizlik yalnızca düğüm sayısıyla değil, güç dağılımıyla ölçülür.
Merkeziyetsizlik, Erişilebilirlik, Özgürlük
Bitcoin’in doğuşu bir manifestoydu. 2008 krizinden sonra, birkaç bankanın milyarları kontrol ettiği bir sistemin dışına çıkmak isteyen bir nesil vardı. Satoshi, bu yüzden sadece bir yazılım değil, bir fikir yayınladı.
Arkasından Ethereum geldi. Sözleşmeler artık koda yazılıyor, kurumlara değil algoritmalara güveniliyordu. DAO’lar, DeFi, NFT’ler derken “merkeziyetsizliğin mutlak zaferi” konuşulmaya başlandı.
Ama görünüşte merkezsiz olan sistem, bugünlerde merkezî bir yapıya yeniden evriliyor. Hem de çok daha sessiz bir şekilde.
Balinalar ve DAO’lar: Merkezsizliğin Kırılma Noktası
DAO’lar (Decentralized Autonomous Organizations), kullanıcıların yönetişime katılmasını mümkün kılan yapılar olarak tanıtılmıştır. Ancak çoğu DAO’da oy hakkı, doğrudan token miktarına endekslidir. Bu durum, klasik demokrasiden ziyade plütokratik (zenginlerin yönettiği) bir modele tekabül eder.
Öte yandan, zincirlerin büyük kısmı hâlâ birkaç büyük node tarafından doğrulanıyor. Ethereum’da madencilikten PoS’a geçiş sonrası bile, validatörlerin önemli bir kısmı Lido, Coinbase ve Kraken gibi aktörlerin elinde.
Yani zincir merkezsiz, ama yönetim merkezli.
Örnek: Uniswap DAO, en büyük 5 adresin toplam oy gücü, toplam sistemin %54’ünden fazlasını oluşturmaktadır. Bu durum, küçük yatırımcıların yönetişim kararlarına etkin biçimde katılamadığını göstermektedir.
Burada, Rousseau’nun “genel irade” (volonté générale) kavramı ile çatışan bir yapı söz konusudur: Topluluk değil, token’ı çok olan karar verir. Bu durum, merkeziyetsizlik iddiasının altını boşaltmaktadır.
Influencer Ekonomisi: Yeni Nesil Dijital Liderlik
Kripto sistemler teknik olarak açık olsa da, bilginin dağılımı eşit değildir. Sosyal medya etkileyicileri (influencer’lar), token’lara olan talebi manipüle edebilecek güce sahiptir. Özellikle meme coin projeleri, birkaç yüksek etkileşimli hesabın yönlendirmesiyle milyonlarca dolarlık değer kazanmakta ya da kaybetmektedir.
Bu durum, geleneksel piyasalardaki insider trading sorununu, merkeziyetsiz bir piyasada yeniden üretmektedir.
“Kod açık olabilir, ama bilgi kapalıysa sistem adil değildir.”
Yani geleneksel merkez bankalarının yerine sosyal medya karakterleri geçti. Merkez değişti ama merkezleşme devam ediyor.
CBDC’ler: Devletin Kriptoya Karşı “Sessiz Cevabı”
Merkeziyetsizlik tartışılırken bir diğer merkezden bahsetmemek olmaz: Devletler. Dijital merkez bankası paraları (CBDC) hızla yayılıyor. Çin, dijital yuan’ı zaten kullanıma soktu. Avrupa Merkez Bankası, dijital euro pilotlarını tamamladı. Türkiye dahil birçok ülke kendi dijital parasını hazırlıyor.
CBDC’ler, kriptoya doğrudan rakip değil belki. Ama bir alternatif. Üstelik tamamen denetlenebilir, izlenebilir ve merkezî. Yani Bitcoin’in sunduğu özgürlüğün tam zıddı. Devlet, eski gücünü CBDC üzerinden geri almanın peşinde. Ve bunu “dijitalleşme” adı altında yapıyor.
Gerçek Merkeziyetsizlik, Yalnızca Koda Değil, Topluluğa da Bağlı
Bugün zincirler merkeziyetsiz olabilir. Ama bu, gücün dağıldığı anlamına gelmiyor. DAO’lar, L2’ler, sosyal token’lar, influencer’lar ve devlet eliyle yürütülen projeler arasında kriptonun idealizmi ile reel gücü arasında derin bir uçurum var.
Yani:
- Zincir merkezsiz → doğru
- Yönetim merkezli → bu da doğru
- Algı demokratik → ama işleyiş plütokratik
- Topluluk odaklı → ama çoğu zaman sermaye odaklı
Çözüm ne?
Kripto dünyası, teknik olarak devrim niteliğinde yenilikler sunarken, bu teknolojinin arkasındaki insan, sermaye ve toplumsal dinamikler göz ardı edilmemelidir. Kodun şeffaflığı ve değiştirilemezliği ne kadar önemliyse, bu kodun nasıl ve kimler tarafından kullanıldığı da en az o kadar kritik bir sorudur.
Merkeziyetsizlik, sadece ağ düğümlerinin sayısıyla ya da açık kaynaklı yazılımla ölçülemez; aynı zamanda gücün adil ve kapsayıcı biçimde dağıtılmasıyla da ilgilidir. Kripto para ekosisteminde gerçek güç, teknik yapının arkasında bulunan balinalar, validatorlar, influencerlar ve devlet aktörlerinin karmaşık ilişkilerinde şekillenmektedir. Merkeziyetsizliği sadece teknik bir hedef olarak değil, kültürel bir yapı olarak yeniden düşünmek gerekiyor. Token sahipliğiyle değil, katılım ve katkıyla yöneten sistemlere ihtiyaç var.
Kod kadar, topluluk da güçlü olmalı
Dolayısıyla gerçek bir devrim için sadece kodu değil, aynı zamanda toplumu, ekonomik yapıyı ve yönetişimi de yeniden düşünmek gerekmektedir. Dijital çağın özgürlük vaadi, ancak bu çok katmanlı ve karmaşık güç dinamiklerinin fark edilip, üzerine stratejik ve kapsayıcı çözümler geliştirilmesiyle gerçekleşebilir.
Unutulmamalıdır ki kod her şeyi yönetemez, ama onu yönetenler geleceğimizi belirler.