ABD Senatosu tarafından kabul edilen Genius Act, stablecoin piyasasında uzun süredir beklenen yasal netliği sağladı. Alchemy’nin CTO’su Guillaume Poncin’e göre bu gelişme, büyük finans kurumlarını kendi stablecoinlerini çıkarmaya yöneltecek. Poncin, her bankanın yalnızca bir stablecoin çıkaracağını değil, aynı zamanda kendi blok zincirini de işleteceğini öngörüyor.
Alchemy şu anda Visa, Coinbase, Stripe ve Robinhood gibi devlerle stablecoin ihraç süreçlerinde çalışıyor. Poncin, düzenlemelerin netleşmesinin ardından bugüne dek beklemede kalan büyük bankaların artık bu alana girmeye hazır olduğunu söylüyor.
Bankalar neden kendi stablecoinini çıkarmak istiyor?
Poncin’e göre bankalar için stablecoin çıkarmanın en büyük avantajı, rezervlerden kaynaklanan getirileri kontrol etme fırsatı. Şu anki hazine getirileri göz önüne alındığında, bu yıllık yüz milyonlarca dolarlık ek gelir anlamına gelebilir. Ayrıca bu sistem, müşteri ilişkilerini ve işlem akışlarını üçüncü taraflara devretmek yerine doğrudan kontrol etmeyi mümkün kılıyor.
Müşteriler açısından bakıldığında ise bankaların ihraç ettiği stablecoinler 7/24 kullanılabilirlik, anında işlem tamamlama ve programlanabilir para özellikleri sunarken, aynı zamanda geleneksel bankacılık sisteminin güvenliği ve regülasyon avantajlarıyla destekleniyor. Alchemy gibi altyapı sağlayıcıları sayesinde bu teknolojilerin hayata geçmesi için yıllarca süren blok zincir geliştirme sürecine gerek kalmıyor.
Circle ve Tether bu gelişmeden nasıl etkilenecek?
Poncin, Circle ve Tether’ın bugüne kadar kripto tabanlı transferlerde varsayılan altyapı haline geldiğini belirtiyor. Buna karşın bankaların stablecoin alanına girmesi, farklı segmentlere hitap etmelerini sağlayacak. Örneğin şirket hazineleri, regüle kurumsal akışlar ve geleneksel bankacılıkla entegre işlemler gibi alanlar bankaların doğal uzantısı olabilir. Kendi stablecoinine sahip olmak, bankalara daha fazla varlık kontrolü ve getiri elde etme imkânı sunuyor.
Poncin’e göre piyasa oldukça büyük ve sürekli büyüyor. Bu da hem bankalara hem de Circle ve Tether gibi uzmanlaşmış oyunculara yer bırakıyor. Circle’ın yaklaşan halka arzı da stablecoin altyapısının geleneksel finans dünyası tarafından meşru görüldüğünün bir işareti olarak değerlendiriliyor.
USDC ile Tether arasındaki farklar
Poncin, Circle’ın düzenlemelere uyumlu, şeffaf ve bankalarla doğrudan ilişkili bir yapı sunduğunu söylüyor. Bu nedenle USDC, kurumsal kullanım senaryoları için daha uygun görülüyor. Tether ise daha çok küresel likidite sağlayıcısı olarak hareket ediyor ve farklı pazarlarda kullanılabilirlik ile esnekliğe odaklanıyor. Altyapı açısından Circle teknik değişimlere daha temkinli yaklaşırken, Tether çoklu zincir desteğini daha agresif şekilde benimsiyor. Kurumlar, uyumluluk açısından USDC’yi, gelişmekte olan pazarlara erişim isteyen geliştiriciler ise Tether’ı tercih edebilir.
Layer-1 mi Layer-2 mi? Bankalar hangi ağı tercih eder?
Poncin, kullanım senaryosuna göre bankaların tercihinin değişeceğini belirtiyor. Kurumsal düzeyde güvenlik ve işlem kesinliği önemli olduğundan Layer-1 ağları (örneğin Ethereum’un ana ağı) tercih edilebilir. Öte yandan bireysel müşterilere yönelik uygulamalarda düşük maliyetli işlemler, özelleştirilebilir güvenlik ve sequencer geliri gibi avantajlar sunan Layer-2 çözümler ön plana çıkıyor. Coinbase’in Base ağı üzerinden yılda 200 milyon dolardan fazla gelir elde ettiği örneğini veren Poncin, bu durumun Ethereum için de olumlu bir gelişme olduğunu ifade ediyor. Çünkü Layer-2 ağları güvenliğini Ethereum’dan alıyor.
Alchemy’nin sunduğu “Rollup-as-a-Service” çözümleriyle kurumlar, Ethereum güvenliğiyle uyumlu özel Layer-2 ağları oluşturabiliyor. Bu ağlar işlem kontrolü, veri erişimi ve ücret mekanizmaları gibi alanlarda tam özelleştirme sağlıyor.