Bugüne kadar yapay zeka denildiğinde akla gelen sistemler, belirli görevleri yerine getirmek üzere geliştirilen dar zeka (ANI) sistemleriydi. Bu sistem bir veriyi tanır, sınıflandırır ve ona göre işlem yapar. Buna karşılık yapay zekayı hayal edenler, insan gibi düşünebilen, öğrenen, kendini geliştiren ve birçok alanda karar verebilen bir zihin yaratmaktır. Yapay Genel Zeka (AGI) da burada devreye giriyor.
AGI, hâlâ teorik düzeyde olsa da etkisi şimdiden teknoloji, akademi ve toplumda tartışmalara konu olan bir kavram. AGI, dar zekadan farklı olarak yalnızca tek bir görevde değil, çok sayıda farklı problemde öğrenip çözüm üretebilir. Bir insanın düşünsel becerilerini taklit etmenin ötesine geçip, onları kendi başına üretme kapasitesine sahiptir. Bu nedenle AGI, bugünkü yapay zekadan çok daha fazlasını vaat ediyor.
AGI’nin gücü nereden geliyor?
AGI’yi güçlü kılan şey belirli kurallara göre çalışmak yerine, bilgiyi genel bağlamlarda uygulayabilmesidir. Sadece önceden kodlanmış görevleri değil, yeni durumları anlayıp çözüm üretebilir. Örneğin, AGI destekli bir otonom araç, sadece bir yolcu almakla kalmaz. Aynı zamanda yolcunun ruh haline göre müzik seçebilir, alışkanlıklarına uygun rota önerileri yapabilir ve daha önce hiç gitmediği bir yerde bile yolunu bulabilir. Dahası yorulmaz, dinlenmeye ihtiyaç duymaz ve deneyimlerden öğrenme kapasitesiyle sürekli olarak kendini geliştirir.
Ethereum’un kurucularından Vitalik Buterin’in tanımına göre AGI, sadece problem çözen bir algoritma değil, aynı zamanda sezgisel düşünebilen, kendini yeniden inşa edebilen bir varlık. Yani insanın karar alma süreçlerinde devrim yaratabilecek bir aktör.
AGI’nin insan gibi düşünmesi mümkün mü?
Tam da burada kritik bir soru devreye giriyor: AGI gerçekten insan gibi düşünebilir mi? İnsan düşüncesi yalnızca bilgi işlemekten ibaret değil. Bilinç, öz farkındalık, duygular, sezgi, kültürel bağlam ve etik değerler de işin içinde. AGI bugün bazı bilişsel süreçleri simüle edebilse de gerçek anlamda insan gibi düşünmek hâlâ uzak bir ihtimal.
Örneğin insanlar içgüdülerle karar alır, geçmiş deneyimlerinden anlam çıkarır ve duygusal bağlamları hesaba katar. AGI ise ne kadar gelişirse gelişsin, bir “benlik” duygusuna sahip değildir. Empati, suçluluk, merhamet gibi duygular, şu an için bir yapay sistemin erişebileceği alanlar değil. Bu yüzden insan gibi davranabilir ama insan gibi hissedemez.
Geleceğin teknolojisi olarak AGI
Tüm bu zorluklara rağmen AGI’nin teorik potansiyeli oldukça büyük. Sağlık sektöründe kişiselleştirilmiş tedavi planları oluşturabilir, eğitimde her öğrenciye özel öğrenme yolları sunabilir, finans sektöründe piyasa hareketlerini öngörebilir. Çevre bilimlerinden ulaşıma, enerjiden sanat dünyasına kadar birçok alanda devrim yaratma ihtimali var.
Fakat bu potansiyel aynı zamanda büyük sorumluluklar da doğuruyor. AGI’nin yönlendirilmesi ve sınırlarının çizilmesi, yalnızca teknoloji geliştiricilerinin değil, etikçiler, hukukçular, sosyologlar ve politikacıların da sorumluluğunda olmalı. Çünkü bu sistemler, insan yaşamının doğrudan parçası hâline geldikçe, toplumsal sonuçları da o denli ağır olacaktır.
Blok zincir AGI’nin omurgası olabilir mi?
AGI’nin çalışabilmesi için güvenilir, adil ve merkeziyetsiz bir yapıya ihtiyaç var. İşte tam bu noktada blok zincir devreye giriyor. Blok zincir, hem verilerin güvenli bir şekilde saklanmasını sağlar, hem de karar alma süreçlerinin şeffaf ve denetlenebilir olmasını mümkün kılar. Örneğin, bir AGI sistemine hangi verilerle eğitim verildiğini blok zincir üzerinden takip etmek mümkün olabilir. Böylece sistemin tarafsızlığı sağlanabilir.
Ayrıca Ethereum benzeri akıllı kontratlar aracılığıyla, AGI’nin karar alma kuralları kolektif şekilde belirlenebilir. Bu da sistemi tek bir şirketin veya otoritenin kontrolünden çıkarıp topluluğa ait hâle getirir. Öte yandan blok zincirin de sınırlamaları vardır. İşlem hızları, depolama kapasitesi ve ölçeklenebilirlik gibi sorunlar, AGI ile entegrasyonu zorlaştırabiliyor. IPFS gibi offchain sistemler, sharding ve danksharding gibi çözümler bu noktada öne çıkıyor.
AGI’nin geleceği ve toplumsal sorumluluk
AGI’nin toplumsal etkileri yalnızca teknolojiyle sınırlı değil ve iş gücü piyasasında büyük değişiklikler yaratabilir, birçok meslek alanında insan faktörünün yerini alabilir. Bu da sosyal güvenlik sistemlerinden eğitime kadar birçok alanda yeniden yapılanmayı gerekli kılar. Aynı zamanda mahremiyet, veri güvenliği, önyargı ve etik sorumluluklar da AGI’nin geliştirilmesinde göz önünde bulundurulmalı.
Bugün için AGI hâlâ bilim-kurguya yakın bir kavram olsa da birkaç yıl içinde daha somut örneklerle karşımıza çıkması kaçınılmaz bir durum olarak yorumlanıyor. Bu nedenle hem teknik anlamda gelişmeleri takip etmek, hem de toplumsal açıdan hazırlıklı olmak büyük önem taşıyor.